"Bir sigara yakar mısın bana" derdi durup dururken. İki tane yakar, birini ona verip diğerini kendim içerdim.
İçtiğim sigarayı alırdı bazen de elimden, tek kelime etmeden. Sadece bir eliyle elimi tutup, diğeri ile tuttuğum sigarayı usulca çeker alırdı parmaklarımın arasından. Elim ayağım dolanırdı, eli elime değince. Sigaram dudağına değidiğinde içim ürperirdi...
Bazı şarkılarda müziğin sesini açıp, "Dur, dinle bak..." derdi. Dinlerdim. Aklım başımdan giderdi. İçimden "Her sözü üstümüze yazılmış gibi" derdim, "seviyor beni o da..."
Zaman geçti, hiç "seviyorum" demedi ama hep ima etti, hep bir şekilde belli etti. Ben de mutlu mutlu durdum sevdamın dizinin dibinde.
Derken bir gün kalabalık halde otururken o sırada sigara yakan bir arkadaşımıza " Bana da yak bir tane" dedi. Fena! Başka birinin elinden sigarasını alıp içti. Korkunç! Birileriyle şarkılar dinledi, söyledi, ağladı, güldü. Felaket!
O gün ikisini de bıraktım. Artık hiçbir şeye alışmıyorum; adı sevda olsa bile.
Ama bak ben fena uyandım bugün, bi başlarım ağlamaya, durduramazsın...
YanıtlaSilBir de öğle yemeği var eşlik etmem gereken...
Ben bi bahane bulup ağlayayım en iyisi, gerçeklere ağlarsam susmam ki...
Ağlamaaa :)
YanıtlaSilHayat ağlamak için çok kısa, gül sen taze gelin. Mutluluk lazım şimdi. Eski bir hikayeydi zaten, artık aklıma geldikçe aptallığıma gülüyorum bende :)
çok güzel yazmışsın, öyle anlamlı ki...
YanıtlaSilSağolasın Aslı, yorumun da benim için öyle. Teşekkürler :)
YanıtlaSilalıştık sanıyoruz da her sevdada aynı alışmalara düşüyoruz sanki...
YanıtlaSilBurcu, boşverelim hadi hüznü, gülelim doya doya :)
YanıtlaSilBeenmaya, hep aynı valla :) Unutkanmıyız yoksa akıllanmıyormuyuz bilmiyorum. Her yara, başka bir yara ile iz yarışına giriyor sanki :)
YanıtlaSil